25 Aralık 2024 Çarşamba
Yazan: Ebubekir Yılmaz
AKP hükümetlerinin ekonomi politikaları, Türkiye’de asgari ücretin satın alma gücünde önemli bir artışa yol açtı. 2002 yılında 98 dolar seviyesinde olan asgari ücretin 2024 yılında 625 dolara ulaşması, bu sürecin dikkat çekici bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Peki, bu artışın arkasında hangi ekonomik dinamikler ve siyasi kararlar yatıyor? Gelin, 1999 krizi ile başlayıp bugüne kadar gelen süreci birlikte değerlendirelim.
1999 yılında Türkiye, siyasi istikrarsızlık ve kötü ekonomi yönetiminin bedelini ağır bir ekonomik krizle ödedi. Bu dönemdeki düşük asgari ücret ve yüksek işsizlik oranları, toplumun geniş kesimlerini etkiledi. Rahmetli Bülent Ecevit liderliğindeki hükümetin bu süreçte yetersiz kalan ekonomik politikaları, Türkiye’yi IMF programlarına bağımlı hale getirdi. Ekonomideki durgunluk ve halkın alım gücünün azalması, büyük bir toplumsal huzursuzluğa yol açtı.
Asgari ücretin değerlendirilmesinde altın fiyatlarına göre kıyas yapmak, yanıltıcı bir yaklaşım olabilir. 2002 yılında altının ons fiyatı yaklaşık 400 dolar civarındayken, bugün 2000 dolar seviyelerine ulaşmıştır. Bu dramatik artış, küresel ekonomik dinamikler, enflasyon, merkez bankalarının politikaları ve finansal piyasalardaki belirsizliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde, Bitcoin gibi yüksek volatiliteye sahip finansal varlıklarla kıyas yapmak da yanıltıcıdır; zira bu tür varlıklar, ekonomik koşullardan bağımsız spekülatif dalgalanmalara maruz kalabilir. Asgari ücretin değerlendirilmesi, halkın satın alma gücü, yaşam maliyetleri ve ekonomik büyüklük gibi daha somut ve doğrudan etkileyici kriterlere dayanmalıdır. Altın ya da Bitcoin gibi yatırım araçları üzerinden kıyas yapmak, gerçek ekonomik refahı ölçmekten ziyade ekonomik analizleri çarpıtma riski taşır.
2002 yılında iktidara gelen AKP, ekonomide istikrarı sağlama ve halkın alım gücünü artırma hedefleriyle yola çıktı. Özellikle enflasyonla mücadeledeki kararlı adımlar ve ekonomik büyüme odaklı politikalar, asgari ücrette dolar bazında büyük bir artışı beraberinde getirdi. 2002’de 98 dolar seviyesinde olan asgari ücret, 2024 yılında 625 dolara ulaştı. Bu, sadece maaşların artması değil, aynı zamanda ekonomik refahın tabana yayılmasının da bir göstergesiydi.
Her ne kadar 625 dolarlık asgari ücret önemli bir gelişme olsa da, yaşam maliyetleri ve enflasyonun etkisi göz önünde bulundurulduğunda bu artışın ne kadar yeterli olduğu tartışmaya açıktır. Ancak AKP hükümetlerinin ekonomik performansı, Türkiye’nin ekonomik tarihine damga vuran bir dönüşüm olarak değerlendirilebilir.
1999 yılındaki ekonomik krizin yarattığı tahribat ile 2024 yılındaki asgari ücret artışı arasındaki fark, sadece rakamsal bir karşılaştırma değil, aynı zamanda yönetim farkının somut bir göstergesidir. Bu değişim, siyasi istikrarın ve doğru ekonomik politikaların halkın yaşam kalitesine doğrudan etkisini gözler önüne seriyor.
Suriyeliler Evlerini Satıyor
Son yıllarda Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısında gözle görülür bir azalma yaşanıyor. Bu gelişmenin arkasında, Suriye’de iç savaşın büyük ölçüde sona ermesi ve Esad rejiminin ülke genelinde kontrolü yeniden sağlaması yatıyor. Suriyeli mülteciler, savaşın izlerinin silindiği bölgelerde yeniden hayat kurma umuduyla ülkelerine dönmeye hazırlanıyor.
Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin bir kısmı, yıllar boyunca kazançlarını konut yatırımlarına yönlendirmişti. Ancak dönüş kararlarının artmasıyla birlikte, ellerindeki mülkleri satışa çıkaran Suriyeli sayısında ciddi bir artış gözlemleniyor. Özellikle büyük şehirlerdeki konutların hızla elden çıkarılması, emlak piyasasında önemli bir hareketlilik yaratıyor.
Ev Fiyatlarında Düşüş Bekleniyor
Suriyelilerin ellerindeki konutları toplu olarak satışa çıkarması, Türkiye’deki konut piyasasında arz fazlası yaratabilir. Bu durum, özellikle halihazırda durgun olan emlak piyasasında fiyatların düşmesine neden olabilir. Uzmanlara göre, arz-talep dengesinin bozulması, özellikle İstanbul, Gaziantep ve Hatay gibi Suriyelilerin yoğun yaşadığı bölgelerde ev fiyatlarını ciddi şekilde etkileyebilir.
Ekonomik Etkileri Tartışılıyor
Bu durum, bir yandan ev sahibi olmak isteyen Türk vatandaşları için bir fırsat olarak değerlendirilirken, diğer yandan gayrimenkul yatırımcıları için risk taşıyor. Gayrimenkul uzmanı Ahmet Yılmaz, “Emlak fiyatlarındaki olası düşüş, orta ve düşük gelirli vatandaşların ev sahibi olma şansını artırabilir. Ancak bu durum, emlak sektöründeki yatırımcılar için endişe verici bir gelişme olabilir,” ifadelerini kullandı.
Suriye’ye Dönüşler Artıyor
Türkiye’den dönen Suriyelilerin sayısındaki artış, Türkiye-Suriye ilişkileri açısından da yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Uzmanlar, Suriyeli mültecilerin dönüş sürecinin hızlanmasının, her iki ülke ekonomisi ve toplumsal yapısı üzerinde uzun vadeli etkiler yaratabileceğini öngörüyor.
Sonuç olarak, Suriyelilerin ülkelerine dönüş sürecinin hızlanması ve buna bağlı olarak mülklerini satmaya başlaması, Türkiye’nin konut piyasasında ciddi dalgalanmalara yol açabilir.
Suriyelilerin Türkiye’deki konutlarını satmaya başlaması, sadece emlak sektörü üzerinde değil, yerel ekonomiler üzerinde de önemli etkiler yaratabilir. Özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay gibi sınır illerinde mülteci nüfusunun azalması, tüketim harcamalarını ve küçük ölçekli işletmelerin gelirlerini düşürebilir. Suriyeli girişimcilerin de Türkiye’deki faaliyetlerini sonlandırarak ülkelerine dönmeleri, bu bölgelerdeki ekonomik dinamizmi zayıflatabilir.
Diğer yandan, bazı uzmanlar bu sürecin olumlu etkileri olabileceğini savunuyor. Mültecilerin yoğun olduğu bölgelerde iş gücü piyasasında bir rahatlama yaşanabilir. Bu durum, yerel halkın iş bulma olanaklarını artırabilir ve ücretlerde bir denge sağlayabilir.
Suriyelilerin ülkelerine dönüş süreci ve bunun piyasalar üzerindeki etkisi, hükümeti ve ilgili sektör temsilcilerini harekete geçmeye zorluyor. Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, konut piyasasında yaşanabilecek dalgalanmaları en aza indirmek için bir dizi önlem üzerinde çalışıyor. Bunlar arasında konut satışlarının düzenlenmesi, yabancı yatırımcıların teşvik edilmesi ve düşük gelirli vatandaşlar için uygun fiyatlı konut projelerinin artırılması gibi adımlar yer alıyor.
Gayrimenkul sektör temsilcileri ise bu süreçte piyasanın istikrarını korumak için yerli yatırımcıları teşvik etmeyi planlıyor. Gayrimenkul Danışmanları Derneği Başkanı Mehmet Kaya, “Ev fiyatlarında olası bir düşüş, yatırım fırsatları yaratabilir. Ancak bu süreci dikkatle yönetmek ve piyasayı dengelemek zorundayız,” dedi.
Suriyelilerin geri dönüş süreci, Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir döneme işaret ediyor. Türkiye’den ayrılan Suriyelilerin ülkelerindeki yeniden inşa süreçlerine katılması, iki ülke arasında ekonomik ve sosyal iş birliğini artırabilir. Ayrıca, Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için sağladığı geçici koruma statüsünün sonlanması, Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yükünü hafifletebilir.
Ancak uzmanlar, bu sürecin birdenbire gerçekleşmeyeceğini ve iyi yönetilmesi gerektiğini vurguluyor. Geri dönüş sürecinin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi halinde hem Türkiye’de hem de Suriye’de ekonomik ve sosyal dengesizlikler yaşanabilir.
Suriyeli mültecilerin dönüş süreci, Türkiye’nin emlak piyasası ve yerel ekonomileri üzerinde kısa ve uzun vadeli etkiler yaratacak gibi görünüyor. Emlak fiyatlarındaki düşüş ihtimali, özellikle dar gelirli vatandaşlar için bir avantaj sunarken, sektör temsilcileri ve yatırımcılar için riskler barındırıyor. Bu sürecin doğru yönetilmesi ve dengeli politikalar üretilmesi, hem Türkiye’nin hem de bölgenin geleceği için kritik önem taşıyor.
Gelişmelerin yakından takip edilmesi ve alınacak önlemlerle piyasanın istikrarının sağlanması, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan Türkiye için önemli bir sınav olacak.